Karanlık? Switch Mode

100 Yıllık Döngü – 001

Bütün bölümler içeride100 Yıllık Döngü (Novel)
A+ A-

 

Açık konuşmak gerekirse, ben daima bir inek öğrenciydim. Çizgi filmlerden, oyunlardan ve romanlardan hoşlanan biri. Ancak bu yalnız olduğum anlamına gelmiyordu. Neşeli bir kişiliğe sahip olduğum için oldukça fazla arkadaşım vardı. Arkadaşlarımla içmeye gittiğimde “Bugün hayatımızın son günüymüş gibi pişmanlık duymadan yaşayalım,” diye mutlulukla bağırırdım. Eve de her zaman tatmin edici bir şekilde sosyalleşmiş olarak dönerdim.

 

Bilmediğim şey ise bunun benim gerçekten son günüm olduğuydu. Bu şekilde ölmek kesinlikle olacak iş değil. Günlerimi son günümmüşcesine yaşamış olsam da bu, hayatıma dair hiçbir duygum ya da tutkum olmadığı anlamına gelmiyordu. Yaşamak istemediğim anlamına gelmiyordu.

 

Pişmanlıklarım, önemli bir şeyi başarmak ya da birine duyulan özlem kadar dramatik ve büyük değildi. Ben bir yetimim ve hayatımı pişmanlık duymadan yaşadım, her ne kadar okuduğum romanın sonunu bilmek isteme hissi devam etse de.

 

Böylece, boşu boşuna, ölmüş oldum. Fakat… gözlerimi tekrar açtım. Önümde garip bir sahne gördüm ve tuhaf bir kadının bedeninde olduğumu geç de olsa fark ettim. Bir süre düşündükten sonra, ‘ölümden sonra başka bir bedene geçmenin’ ne demek olduğunu anladım. Bu günlerde romanlarda çok yaygındı.

 

Bu konuyu okurken benim de başıma böyle bir şey geldiğini hayal ettiğim olmuştu. Ancak bu sadece bir hayaldi, ne azı ne fazlası. Hayat zorlaştığında yapılan hüsnükuruntudan ibaretti. Bunu sadece genç, saf ve masumken dilemiştim. Bunun cidden gerçekleşebileceğine hiç inanmamıştım.

 

Eskiden hayali arkadaşım olarak tuhaf bir yaratığa ya da eşim olarak büyülü bir periye sahip olmayı, dünyayı kurtarmak için seçilmeyi veya bir tür kahraman olmak için sanal gerçekliğe atlamayı hayal ederdim. Ama ben 30 yaşındayım. Böyle şeyler dilemek için çok yaşlıyım.

 

İç çektim. Önümde duran şeye odaklanmaya çalıştım. Ölümümü kabullenip çevreme baktım, fakir evimin öfkemin kurbanı olduğunu kabul ederek kendimi kokan bir kanepeye uzatıp gözlerimi kapattım.

 

Bir romanın içinde olduğumu kabul etmek zorundaydım. Düşünmem ve odaklanmam gerekiyordu. Öncelikle, ben artık Dahlia Alshine’ım. Bu karakteri tanıyordum. Bir araba kazasında ölmeden önce okuduğum romandaki bir karakterdi.

 

Bu doğru. Sonunu bilmediğim için yakındığım o roman var ya? İçindeydim! Bu kötü bir haberdi. Dahlia ağır alkolikti. Aynı zamanda kumar bağımlısı olan sarhoş bir Kontes.

 

Odanın köşesinde bir yığın şişe görüyordum ve daha bakmadan lobinin, koridorun ve tüm malikanenin etrafta yuvarlanan boş şişelerle dolu olacağını biliyordum. Ben içinde değilken bile çok tehlikeli bir romandı. Neden bu perişan ve değersiz bedende ele geçirilmek zorundaydım ki?

 

Bu roman, kahramanın her türlü sınav ve sıkıntıdan geçtikten sonra imparator olmasını konu ediniyordu. Aynı zamanda ataerkil bir romandı. Bu dünyada mutlu olan kadın sayısı çok azdı.

 

“Lanet olsun!” Sövdüm. Keşke onun yerine imparatorun birçok cariyesinden biri olsaydım. Tüm zenginliklerin ve çok lüks bir hayatın tadını çıkarırdım. Sessiz, rahat bir hayat…

 

Sanırım saray içi kavgalar da oldukça şiddetliydi… Bunun yerine erkek başrolle yakınlaşmak daha iyiydi. Daha önce okuduğum başka bedene geçen insanları konu alan romanlar, erkek kahramanla yakın temasa geçtiklerinde hep bir karmaşayla sonuçlanıyordu. Öte yandan, karakter bilinçli olarak romanın bir parçası olmaktan kaçınmaya çalışırsa da sonları oldukça kötü oluyor.

 

Buna ek olarak, kişinin en sevdiği karakteri koruması ya da romandaki birini kurtarmaya çalışması romanı mahvediyor ve karakterin durumu tersine çevirip ana karakter olabileceği noktada işleri karıştırıyor.

 

Ben, kendi adıma, hiçbir şeyi karmaşıklaştırmadan kırsal bir köyde sakin bir hayat yaşamak istiyorum. Tercihen, ana karakterlerden herhangi biriyle karşılaşmadan. Önce güvenlik! Sağlık ve uzun ömür! Ben hep buna inandım.

 

Bu anlamda Dahlia gayet uygun bir kişiydi. Hiçbir ana ya da önemli karakterle tanışmadı ve romanın bütününe pek bir katkısı olmadı. En azından benim okuduğum kısımlar için bu doğruydu. Dahlia’nın daha sonra romana daha fazla dahil olma ihtimali hep vardı ama Dahlia, romanın ikinci bölümünün sonunda ölmüştü. Yani bunun gerçekleşmesi pek olası değildi.

 

İçimi bir ürperti kapladı ve başımı sallayarak düşüncelerimden sıyrıldım. Dahlia’yı ve romanda ilk görünüşünü hatırlamaya çalıştım. Oh… erkek kahramanın geçmesi gereken birçok sınavdan birinde oradaydı. Bölümün başlığı, “Yasaklanmış Büyünün İfadesi, Acrab Zamanı”ydı.

 

Dahlia, “Acrab”ın Lordu Kontes Alshine’dı ve bu kısımda sadece yardımcı bir rolü vardı. Harika! Sadece bir kez küçük bir yardımcı rol olarak göründüm. Bu kadar! Dahlia bundan sonra roman boyunca görünmedi. Rolü bu bölümde bitecek ve bir daha asla görünmeyecekti. O bölüm, ana karakterin yaşadığı zorluklara istinaden çok kuşkuluydu.

 

Ana karakter bir sorunu kendi başına çözemediğinde, büyücünün yardımını istemişti. ‘Kaichen Tenebre’ ana karakterin arkadaşı ve başbüyücüydü. Hiç kimse büyü konusunda onun kadar bilgili ve güçlü değildi. Büyüde bu kadar başarılı olan başbüyücüyü arkadaşı olarak tutması planın parçasıydı, başka bir ilgisi falan yoktu.

 

Hiçbir site ile ortak bir şey yapmıyoruz emek hırsızlarına prim vermeyin ve serilerimizi yalnızca orijinal sitemiz mangacim.com dan okuyun....

Etiketler: Novel oku 100 Yıllık Döngü – 001, novel 100 Yıllık Döngü – 001, read 100 Yıllık Döngü – 001 online, 100 Yıllık Döngü – 001 chapter, 100 Yıllık Döngü – 001 high quality, 100 Yıllık Döngü – 001 light novel, ,

Yorum