Karanlık? Switch Mode

100 Yıllık Döngü – 010

Bütün bölümler içeride100 Yıllık Döngü (Novel)
A+ A-

 

Kendimi toparlamaya çalışarak arkamdan endişeyle bana bakan Mimi’ye işaret ettim.

 

“İlaç biraz güçlü. Mickey’i bir saniyeliğine tutabilir misin?”

 

Mimi korkuyla bana baktı. “Ne…?”

 

“Bana güven, Mimi.”

 

Ona güven verici bir şekilde gülümsedim. Mimi; Mickey’nin kolunu sıkıca tutuyor, hâlâ endişeli görünüyordu ve sözlerimle hiç de sakinleşmemişti. Kollarımdan mavi bir ilaç şişesi çıkarırken gözlerinin titrekliğini görebiliyordum. İlaç şişesini tuttuğum titreyen ellerim beni güvenilir göstermiyordu.

 

“Ah, bu mu?” umursamazca bahsettim, “içmeyi bıraktım da ondan.”

 

Nedenini açıklarken garip bir şekilde gülümsedim fakat bu Mimi için şok edici bir ifade olmalıydı. Her şeye rağmen kendi yaptığım mavi ilacı Mickey’nin ağzına döktüm. Sadece bir damla vermeme rağmen Mickey’nin paniklediğini ve kriz geçirdiğini gören Mimi şaşkınlıkla bana baktı.

 

“Ha-Hanımefendi!”

 

“Sorun yok. İlaç acı olduğu için sadece.”

 

“A-ama-“

 

Mickey’nin teni kısa sürede maviye döndü ve gözlerinin beyazı ortaya çıktı.

 

“Öhhö!” soludu ve kıvrandı.

 

Onun zehir içmiş gibi acı çektiğini gören Mimi gözyaşı döktü ve bana buruk bir şekilde baktı. Yine de, küçük kardeşinin acıdan kendine zarar verebileceği korkusuyla sıkıca tuttuğu kolunu bırakmayacak kadar akıllıydı.

 

Mimi’yi yüzlerce kez böyle gördüm. Mimi yanımda ne kadar küfrederse etsin, onu görmezden gelmek zorundaydım. Mimi, Mickey’nin elini hiç bırakmadı.

 

‘Onun için çok değerli.’

 

Ailesini erken kaybettiği ve küçük kardeşini bir evlat gibi yetiştirdiği için mi? Belki de daha çok, geriye kalan tek ailesini kaybetmemek adına çaresiz olduğu içindir.

 

Önceki hayatımda, kardeşleri olmayan bir yetim olduğum için pek anlayamamıştım. Ancak Mimi ve Angel’ın kardeşlerine sevgi gösterdiklerini gördüğümde kendimi tuhaf hissettim; bu his kıskançlık olmalıydı.

 

Mickey’nin nöbeti, şişedeki tüm mavi ilacı zorla içirdikten sonra kayboldu. Buna rağmen iyi görünmekten çok uzaktı çünkü hemen ardından vücudu gevşedi.

 

“Hanımefendi!” Mimi dehşete düşmüş bir halde bakıyordu. “Nasıl… Bunu nasıl yapabilirsiniz?!”

 

Gerçeği öğrendikten sonra bana kızmayı bırakmıştı fakat şimdi, Mimi sanki tüm talihsizliklerinden beni suçluyormuş gibi bana bağırıyordu.

 

Terden sırılsıklam olan Mickey’nin durumu ilacı almadan önceki halinden pek farklı değildi. Yakından bakıldığında artık rahatça uyuduğu görülüyordu fakat bu, Mimi’nin coşkun gözlerine çarpmıyordu. Onun gözünde Mickey hâlâ acı çekiyordu, sanki ölümün eşiğindeydi.

 

“Acı verici ama etkili bir ilaç,” diye basitçe açıkladım.

 

“Bana… kardeşimi öldürmek istemediğinizi mi söylemek istiyorsunuz? Biz… biz Kontes’in oyuncakları değiliz!”

 

Mimi’nin öfkeli çıkışına sakince başımı salladım. Yavaşça yerimden kalktım. Mimi bana ‘Hanımefendi’ yerine ‘Kontes’ diye hitap etti. Sanki bir sınır çiziyormuş gibi sesindeki dostça ton kaybolmuştu.

 

Masanın üzerine iki şişe açık mavi iksir koyarak, “Uyandığında ona bir şişe ver, muhtemelen iyi olacaktır ama her ihtimale karşı bir şişe daha bırakacağım. Onu yedek olarak sakla.”

 

Mimi tabii ki bana inanmadı. Ona tuhaf bir ilaç vererek kardeşine berbat bir şaka yaptığımı düşünüyor gibiydi.

 

Bana kin dolu bir biçimde bakarken derin bir iç çektim. Bu çok aşina olduğum bir tepkiydi. Yine de Mickey yakında gözlerini açacak ve artık hasta olmayacaktı.

 

Bu çocuğun durumunu yalnızca bir gün izleyebildim, dolayısıyla ne gibi etkileri olacağını bilmiyordum. Bu nedenle, karşı tedbir olarak bir şişe daha ilaç bıraktım. Durumunun iyileştiğini gördüğünde muhtemelen ilacı atmayacaktır, değil mi?

 

Mimi yardım girişimlerimi öfkeyle azarladı. “Bana yardım ediyormuş gibi konuşmayın! Ben… Biz! Her şeyden önce, Kontes…!”

 

“Elbette, bu benim hatam. Yine de eski günlerin hatırına sana ilaç verdim. Uyandığında içtiğinden emin ol. Pahalıdır, atma o yüzden.”

 

Arkamı döndüm ve el sallayarak vedalaştım. Mimi geri çekilen figürümün ardından ters ters baktı. İnsanlara yardım etmiş fakat minnettarlık görmek yerine düşmanlıkla geri çevrilmiştim.

 

Yine de rahatlamıştım çünkü çocuk, o acınası haline geri dönmeyecekti. Bunu Mimi’ye daha iyi açıklayabilirdim ama inandırıcılığı sıfır olan sarhoş bir Kontes sürekli yanlış anlaşılacaktır.

 

Doğrusu, bir gün aniden onlara acınası halimi değiştireceğimi söylesem bana inanan olur muydu?

 

Güven bir anda kaybolabilir ancak yeniden inşa etmek sayısız girişim gerektirir. Açıklama yapmak boşunaydı ve biraz da can sıkıcıydı. Ne de olsa geçmişteki girişimlerimde o kadar çok açıklama yapmış olsam da Mimi yine de çığlık atıp beni evden kovmuştu.

 

Artık böyle önemsiz şeylere dikkat etmek istemediğim için yorgun uzuvlarımı gerdim. “Huu, acil meseleleri bitirdim.”

 

Güneş tamamen doğmuştu ve sokaklardan epeyce insan geçiyordu. Malikâneye dönmeden önce sık sık ziyaret ettiğim dükkâna doğru yöneldim.

 

Çın~

 

Alaca güneş ışığının parlamasını izlerken, sabah erkenden dükkânı açan Lars’a el salladım.

 

“Hanımefendi?!”

 

Lars’ın; gür sakal ve bıyıklarıyla kaplı sert yüzünü, Angel gibi gözlerini kocaman açmış bir halde görmek midemi bulandırdı.

 

“O ifade ne öyle? Midem bulanıyor,” diye mırıldandım.

 

“Mideniz? Dün yine mi içtiniz?”

 

‘Hayır, daha ziyade, yüzündeki ifade yüzünden.’ Hevesim kırılmış gibi hissettim. Lars da Angel’a benzer bir tepki vermişti. Bu durum, utançtan yüzümü kızarttı.

 

Hiçbir site ile ortak bir şey yapmıyoruz emek hırsızlarına prim vermeyin ve serilerimizi yalnızca orijinal sitemiz mangacim.com dan okuyun....

Etiketler: Novel oku 100 Yıllık Döngü – 010, novel 100 Yıllık Döngü – 010, read 100 Yıllık Döngü – 010 online, 100 Yıllık Döngü – 010 chapter, 100 Yıllık Döngü – 010 high quality, 100 Yıllık Döngü – 010 light novel, ,

Yorum