Karanlık? Switch Mode

100 Yıllık Döngü – 029

Bütün bölümler içeride100 Yıllık Döngü (Novel)
A+ A-

 

“Aaaaah!” Delici bir baş ağrısı öylesine acı veriyordu ki, kafam yarılacakmış gibi hissediyordum. Anılar akın akın geliyordu fakat bulanık ve titrektiler. Dudaklarımı ısırdım ve tökezleyerek banyodan çıktım. Bunun yoksunluk semptomlarının bir parçası olduğunu biliyordum ancak düzeltmek için yapabileceğim hiçbir şey yoktu.

 

Her şeyi denemiştim. Kaichen odasına kapandığı zaman, kitabı okumuş ve her türlü deney ve karışımı denemiştim. Kendi bilgilerimi kullanmış ve tıp kitabındaki her şeyi denemiştim. Hiçbiri işe yaramamıştı. Semptomlar o kadar çeşitliydi ki, doğru düzgün bir tedavi yapamamıştım. Ne yazık ki, zamanım tükeniyordu. Mickey için yaptığım ilaçta bir şeyler ters gittiğinde, zaman büyüsüne hapsolduğum ve ertesi gün baştan başlayabildiğim zamanki gibi değildi.

 

Orada yeterince zaman vardı, ve Mickey’i üçüncü bir taraf olarak gözlemlemiştim. Ve… kulağa ne kadar korkunç gelse de, üzerinde test yapabileceğim ve ertesi gün olduğu gibi geri dönecek bir deneğim vardı. Kendi bedenim üzerinde deney yapamazdım çünkü sadece bir tane vardı. Ve o da bana geri verilmeyecekti. Ya semptomları daha da kötü hale getirdiyse?

 

Kendimi kurtaramamanın bu kadar sinir bozucu olacağını bilmiyordum. Deney yapmak adına küçük bir çocuğu kullandığım için kendimi suçlu hissettim. Korkunçtum!

 

“Aağh!” Başım dönüyor ve dik duramıyordum. Dizlerimin üzerine düştüm. Alnımdan soğuk terler damlıyordu. Gözeneklerimin yandığını hissettim. Görüşüm bulanıklaştı, ve tek görebildiğim Mickey’nin sefil yüzü ve sarsılan vücudu oldu.

 

Bu sadece bir halüsinasyon, dedim kendi kendime. Bu sadece bir halüsinasyon. Mickey burada değil…. Bu mantık kırıntılarına tutunarak kitabın içeriğini hatırlamaya çalıştım. Halüsinasyon, alkolden yoksunluk ile ilişkili semptomlardan biriydi. Tüm bunları bilmeme rağmen, korkunç anılar ve görüntüler görüşümü bulanıklaştırıyordu. Onları görmeye dayanamıyordum. Onların çığlıklarını duymaya dayanamıyordum. Bütün o umutsuzluk ve kızgınlık…

 

“-lia!” Gözlerimi yumdum. Birinin bana seslendiğini duyduğumu sandım.

 

Tüm vücudum ağrıyor ve kaşınıyordu. Sanki böcekler tenimi kemiriyormuş gibi hissediyordum. Dudaklarım kurumuştu. Dudaklarımı ısırdım ve tenimi kaşıdım. Acı dinmiyordu. Gözlerim kapalıyken bile korkunç şeyler görmeye devam ediyordum. Gözlerimi oymak istedim. Tam yapacaktım ki birinin ellerimi tuttuğunu hissettim. Çırpındım ve kulaklarımda çınlayan tüm o çığlıklar ve kızgınlığın arasında birinin uzaktan seslendiğini duydum.

 

“Dahlia!” Alçak bir ses seslendi.

 

Dahlia… Dahlia… benim adım bu! Çığlıkların arasında bu ismi duyduğumda irkildim. Yanığı yatıştırmak adına derimi kaşıyıp derimi koparmak için kendimi kurtarmaya çabaladım. Fakat bir şey kollarımı tuttu. Dudaklarımın arasındaki kanın tadını alabiliyordum. Çok acı veriyordu. Her şey acıtıyordu. “Neden beni durduruyorsun?” Çığlık attım ve hıçkıra hıçkıra ağladım. Bunu yüksek sesle mi söylüyordum yoksa zihnim yine mi çınlıyordu bilmiyordum. “Çok acı veriyor.”

 

“Dahlia. Kendine gel! Gözlerini aç.”

 

Gözlerimi mi açayım? “Korkunç şeyleri tekrar göreceğim,” diye çığlık attım. Gerçekte mi yoksa sadece zihnimde mi çığlık atıyordum bilmiyorum. “Görmek istemiyorum. Gözlerimi oyup çıkarmak istiyorum. Lütfen.”

 

“Dur artık. Sakinleş, Dahlia.”

 

Kime yalvardığımı bilmiyorum, fakat ağladım ve yalvardım. Zihnimde olmalı. “Ölmek istemiyorum. Lütfen,” diye ağladım. “Lütfen beni ölüme terk etme.”

 

“Sana yardım edeceğim,” dedi ses, “O yüzden, dur artık.” Kalbimi sıcak, sakin bir enerji doldurdu.

 

Cildimin yatıştığını hissedebiliyordum. Kaşıntı hafifledi. Baş ağrısı kayboldu. Gözlerim zonklamıyordu artık. Tüm bunların pek olası olmadığını hissettim. Bu da mı halüsinasyon? Halbuki zihnimdeki çığlıklar durmuştu. Sesler, çaresizlik, görüntüler, her şey durmuştu.

 

“Gözlerini aç, Dahlia. Geçti artık.” Alçak sesin bitkin olduğu anlaşılıyordu. Bu beni kendime getirdi. Zihnim yavaş yavaş boşaldı ve tek düşünebildiğim, Ah, bu çılgınlık! oldu.

 

Bunu tahmin etmem gerekirdi. Dahlia’nın alkolizmi çok şiddetliydi. Yoksunluk semptomlarının daha da kötüleşeceğini biliyordum. Halüsinasyonlar, dürtüsel davranışlar, mantıksız düşünme bu vakada normal olan belirtilerdi. Korkunç görülere hazırlıklı değildim. O korkunç şeyleri deneyimlemenin anıları, hiç kimsenin maruz kalmaması gereken bir şeydi.

 

Alkolizm beklediğimden daha korkunçmuş. Kaichen’den yardım istemeyi düşünmüştüm, ancak onu rahatsız edecek cesaretim yoktu. Tedaviyi kendim yapmaya çalışmıştım. Ona sormaktan kaçınmıştım. Yavaşça gözlerimi açtım. Kaichen’in yüzü göründü. Belki yine gözlerimi oymaya çalışacağımı düşünerekten, beni tutuyordu.

 

“Öğretmenim…,” diye mırıldandım. Kaichen’in kaşları rahatsızlıkla çatıldı ancak her zaman yaptığı gibi beni azarlamadı.

 

“Ben denedim… Tedaviyi yapamadım. Yardım… edebilir misiniz?” Yüzüm buruştu. “Eğer yapabilirseniz… minnettar olurum.” Gülümsemeye çalıştım fakat ağzımdaki acı yüzünden sadece yüzümü buruşturmuştum. Kekeledim ama kelimeler düzgün çıkmıyordu. Sonunda, kuru bir kahkaha attım ve tekrar yüzümü buruşturdum.

 

“Aptal!” Kaichen elini uzattı ve alnıma koydu. Dünya karanlığa büründü. Lakin bu, herkesi sıcak bir huzurla saran yumuşak bir karanlıktı. Ne halüsinasyon ne de çığlık vardı. İlk defa kendimi güvende ve rahatlamış hissettim, ve uykuya daldım.

 

Hiçbir site ile ortak bir şey yapmıyoruz emek hırsızlarına prim vermeyin ve serilerimizi yalnızca orijinal sitemiz mangacim.com dan okuyun....

Etiketler: Novel oku 100 Yıllık Döngü – 029, novel 100 Yıllık Döngü – 029, read 100 Yıllık Döngü – 029 online, 100 Yıllık Döngü – 029 chapter, 100 Yıllık Döngü – 029 high quality, 100 Yıllık Döngü – 029 light novel, ,

Yorum