Kaichen yanıt vermedi. Julius şaşkına dönmüştü. Kaichen neden her zamanki gibi iksir yapmak yerine renksiz yemekler yapmaya yöneldi? Ancak o, şikâyet edecek biri değildi. Arkadaşının yeni şeyler denemesi hoşuna gitmişti. Julius gülümseyerek büyük kâseye baktı.
“Kontes’e karşı büyük bir kin beslediğini biliyordum fakat onu, yaptığın zehirli lapanın deneği olarak kullanıp intikam alacağını hiç düşünmemiştim. Aferin!”
“Sana biraz itidalli ol demiyorum, ancak şimdilik ona ihtiyacımız var. O, yapılan büyünün aracısı ve Momalhaut ile temas halinde olabilir,” dedi Julius. Ardından yüksek sesle güldü ve Kaichen’in sırtına vurdu. “Yeter bu kadar. Şu bulamaçı yapmayı bırakabilirsin. Kontes’e bakınca, bi’ an gerçekten ölecek sandım. Ölürse sıkıntı olur. Onu henüz öldürme.”
Julius, kepçeyi Kaichen’in elinden alıp tezgaha bıraktı. Ardından Kaichen’i oturma odasına yönlendirdi. Kaichen’in kararmış yüz ifadesini gören Julius, muhtemelen intikam konusunda tereddütlerinin olduğunu düşündü.
“Kontes’e soracak çok şeyim var,” dedi Julius, “Kız kardeşim henüz bir hamle yapmadı, ancak bu yalnızca fırtına öncesi sessizlik gibi geliyor.”
“Öyle mi?”
“Evet. O yüzden lütfen Kontes’e işkence etmeyi bırak ve düzgün bir şekilde ilgilen. Yasak büyüyü araştırmamız gerekmiyor mu?”
Kaichen cevap vermedi. “Eğer Momalhaut’la el ele vermediyse, onu kendi tarafımıza çekebiliriz,” diye ısrar etti Julius. “Eğer yüz yılını büyü öğrenerek geçirmişse, daha başka neler öğrenmiş olabileceğini bir düşün!” Julius, Kaichen’e baktı. Hâlâ cevap vermiyordu. “Kaichen?” diye seslendi.
Kaichen iç çekti. “Yulaf lapası olması gerekiyordu,” dedi nihayet.
“Ne?” diye sordu Julius.
“Hasta olduğu için Dahlia’ya yulaf lapası yapmaya çalışıyordum. Zehir değil.”
Julius afalladı. Şimdiden birbirlerine isimleriyle mi hitap ediyorlar? Kontes’in ağzındaki siyah sıvı kesinlikle bu ‘lapa’ydı. Demek Kaichen, tekrar sağlıklı olabilmesi adına ona bu şeyi yediriyordu. Julius iç çekti. Kaichen yemek pişirmek için mutfağa giriyorsa, durumu cidden kötü olabilirdi.
Julius, gençken büyü kulesinde birlikte büyüdüğü Kaichen’i hatırladı. Üşüttüğü için Julius’u hep azarlar; manasını daha iyi koruması gerektiğini, manasına dikkat etmediği için zayıf olduğunu söylerdi. Aynı Kaichen şimdi onunla mı ilgileniyordu? Kaichen asla kendisi için yemek yapmazdı fakat kadını sağlığına kavuşturabilmek adına yemek yapmak için çok uğraşıyordu. Gözlerini kısarak Kaichen’e baktı. Kaichen yalan söyleyecek biri değildi.
“Yani gerçekten… yulaf lapası yapmaya mı çalışıyordun?”
“Evet.”
“Onu öldürmeye çalışmıyordun?”
“Hayır.”
“Bunu Kontes’e sen mi yedirdin?”
“Evet, çünkü besine ihtiyacı var.”
Julius birdenbire, bayılan Kontes’e sempati duymaya başladı. Arkadaşını incittiği için ondan hoşlanmamasına rağmen, kadının bu lapayı istifini bozmadan yediğini hayal dahi edemiyordu.
“Kaichen…”
“Efendim?”
“Bu lapayı yaparken hiç tadına baktın mı?”
“Bakmadım.”
“Neden? Nasıl olduğunu görmek için neden tadına bakmıyorsun?”
“Çünkü ihtiyacı olan besinleri alması daha önemli. Lezzetine bu kadar önem vermem gerekiyor mu?”
“Her şeyden önce yemeğin yenilebilir olması gerekir.” Kaichen, yemek konusunda en seçici kişi kendisi olmasına rağmen lezzet hakkında tartışıyor. Julius iç çekti. Kontes’in onunla konuşamadan ölmesini istemiyordu. Kaichen’in niyeti iyiydi. Onu sağlığına kavuşturmak adına yemek pişirmek için çaba sarf etmişti fakat yemek pişirme konusunda neredeyse hiç deneyimi yoktu.
“Eğer sağlıklı olmasını istiyorsan, ona şu lapayı yedirmeyi kessen iyi olur.”
“Beğenmişti.”
“Ah……” Julius’un iç çekmekten başka çaresi yoktu. Bu iğrenç şeyi yemek için kendini zorlayarak ve onu bunun için överek yaptığı hatadan duyduğu pişmanlığı mı gösteriyor? Geçmişten pişman mı? Adam merak etti.
İnsanlar değişir. Hem uzun zaman olmuştu. Henüz çocuklardı. Belki hataları üzerinde düşünmek için uzun bir zamanı olmuştu. Julius duygulandı ve başını hafifçe salladı. ‘Yulaf lapası’ kisvesi altında devam eden bu korkunç zulmü durdurmak zorundaydı.
Bu açıkça bir işkenceydi. Anlaşılan kadının Kaichen’e, ‘lapasının’ iğrenç olduğunu söyleyecek yüreği yoktu. Julius devreye girip bu duruma bir son vermeye ve ilgili iki kişinin çatışan duygularını çözmeye kararlıydı.
“Hasta bir insan her şeyi yiyemez.”
“Çok lezzetli bir şekilde yedi,” dedi Kaichen. “Yaptığım yulaf lapasını beğendi.”
Julius, Kontes’e çok acıdı. “Ancak bir kişi her öğünde tek çeşit yemek yemeye devam edemez,” dedi Julius. “Başka bir tür lapa yapmaya ne dersin? Yeni bir tarif, belki?”
Kaichen yanıt vermedi. Düşünüyor gibiydi. Julius devam etti. “Besleyici iyi bir tarif biliyorum,” dedi aceleyle. “Hem sağlıklı hem de besleyici, kısa sürede ayağa kalkacaktır!”
Julius, Kaichen’i tanıyordu. Daima sessizliğini korur ve insanları dinlerdi. Pratik bir insandı. Yeter ki bir işlevi olsun, Kaichen onu dikkatle dinlerdi. İyi fikirler söz konusu olduğunda hiçbir zaman çok inatçı olmamıştı. Ve zehirli lapanın aksine, bu daha iyi bir fikirdi.
Yorum