Karanlık? Switch Mode

100 Yıllık Döngü – 020

Bütün bölümler içeride100 Yıllık Döngü (Novel)
A+ A-

 

Adamın kafası çok karışmıştı. O sırada bu sözlere bir anlam verememişti. Sanki onunla ilk kez karşılaşıyormuş gibi, alışılmadık ve beklenmedik bir şeydi. Kaichen bunca yıldır onu düşündüğü için kendine güldü. Onun için, çoktan unutmuş olduğu eski bir anıdan başka bir şey olmadığından sinirlenmişti. Onu tanımıyormuş gibi davranmıştı. Ancak, buna rağmen, tüm insanlar arasında onun zaman büyüsünün aracısı olması çok ilginç bir şeydi.

 

100 Yıl… Buna inanmak zordu. İnanması daha da zor olan şey ise siyah tavşanın derisini sakince yüzüyor ve sanki alışkınmış gibi akşam yemeğini hazırlıyor olmasıydı. Julius’un beyanı doğruydu. Zaman büyüsünün içinde geçen yüz yıl boyunca onu ne yapıp edip değiştiren bir şey olmuş olmalıydı. Eski Dahlia kesinlikle böyle yemek yapamazdı.

 

“Yemek yapmayı ne zaman öğrendiniz?” diye sordu Kaichen.

 

“Zaman büyüsünün içinde sıkışıp kaldığımda öğrendim. Dünya kadar vaktim vardı ve sıkılmıştım.” Elinde bir bıçak tutarken bu sözleri gelişigüzel söyledi. Fakat Kaichen bu sözlerin ardındaki anlamın onun söylediği gibi içi mutluluk dolu olmadığını hissedebiliyordu. Kaichen, göğsüne ağır bir şey baskı yapıyormuş gibi hissetti. Bu onu rahatsız etti.

 

Zaman büyüsünün içinde neler olduğunu araştırması ve de onun bedenini incelemesi gerekiyordu. Ancak, onun bu kadar soğukkanlı bir şekilde tepki verdiğini görmek, boş yere aşırı endişelendiğini hissetmesine neden oldu.

 

Neden? Neden bu kadın beni bu kadar rahatsız ediyor? Kaichen kaşlarını çattı ve tam defterine geri dönmek üzereydi ki Dahlia’nın elinin şiddetli bir şekilde titrediğini gördü. Yüzüne baktı. Kadının ifadesinden anlayabildiği tek şey tavşanı nasıl pişireceğine odaklanmış olduğuydu. Tüm bu süre boyunca her şey yolundaymış gibi davranmıştı fakat solgunluğu pek de iyi değildi. Gözlerini kaçırmak istedi ama bilmek zorundaydı. Eğer değerli araştırma konusu hastaysa, başı belaya girerdi.

 

“Elleriniz neden öyle titriyor?” diye sordu gönülsüzce.

 

“Ne? Oh… ciddi bir şey değil.” Kadın, ellerini saklamaya çalıştı ve gülümsedi. Dışarıdan bakıldığında hiçbir sorun yokmuş gibi görünüyordu fakat Kaichen o gülümsemenin zoraki olduğunu biliyordu.

 

“Hasta mısınız?” diye sordu.

 

“Son derece sağlıklıyım.”

 

“Sağlıklı insanların elleri öyle titremez,” dedi sabırsızlıkla.

 

Kadın, omuzlarını silkti ve adamın gözlerinden kaçındı. Bir şeyler döndüğü açıktı ama bu konuda konuşmak istemiyordu. Kaichen de gözlerini kaçırdı ve not defterine geri döndü. İstemiyorsa cevap vermek zorunda değildi.

 

“İçkiyi bıraktığım için,” dedi kadın birkaç dakika sonra. “Sanırım bu bir yoksunluk belirtisi. Ancak yolculuğu ya da araştırmayı etkilemeyecek. O yüzden endişelenmeyin.”

 

Kaichen arkasını döndü. Sormamalıydı. Ama iyi olduğunu bilmek rahatlatıcıydı. Deliriyor muyum? Kaichen kendi kendine sordu. Kişiliği değişmiş olsa bile, o aynı Dahlia. Onun için neden bu kadar endişeleniyorum? Kaichen içten içe kendini azarladı ancak Dahlia’yı tamamen görmezden gelemezdi, onu bugün olduğu kişi yapan oydu. Neden onca insan arasında zaman büyüsü için aracı olmak zorundaydı ki? Başka biri olsaydı, onunla tekrar karşılaşmak zorunda kalmazdım. Beni inciten kadını görmezden gelmeye devam edebilirdim.

 

Kaichen sinirli ve hayal kırıklığına uğramış hissetti. Kısa bir iç çekti ve not defterine geri döndü. Eninde sonunda yapabileceği tek şey, yasak büyüyle ilgili araştırmasını mümkün olan en kısa sürede bitirmek ve ondan ayrı bir yol izlemekti.

 

***

 

Gördüğüm ilk şey her tarafı yeşilliklerle kaplı yemyeşil bir ormandı. Etrafı söğüt ağaçlarıyla çevrili küçük bir gölet vardı. Söğüt yaprakları sararmıştı, bu da çevredeki yeşile daha fazla renk katıyordu. Duvar ya da çit yoktu, bu yüzden çalıların yanından geçtim. Çenem düştü.

 

Kaichen, orijinal romanda, meşhur bir inzivaya çekilmiş kimseydi. Evinden nadiren ayrılırdı. Julius ne yapıp edip insanüstü bir başarı göstererek onu arada bir evinden çıkarmayı başarsa bile, tek yaptığı kendini büyü kulesine kapatıp araştırmalarına devam etmek oldu. Kaichen’i her zaman yanında tutmak Julius için avantajlıydı.

 

Sürekli evinde olan, büyüyle ilgili kitaplara gömülen ve insanlardan uzak duran Kaichen’i ilk okuduğumda evinin tozlu ve dağınık olacağını düşünmüştüm. Ancak Kaichen’in güzel evini ilk kez görmek nefesimi kesti.

 

Hayal mi görüyorum? Bu… daha önce rüyalarımda gördüğüm ev. Julius İmparator olduktan ve roman nihayet tamamlandıktan sonra böyle bir evde yaşadığımı hayal etmiştim. Gölette birkaç ördek vardı hayalimde. Zamanımı bahçede sebze yetiştirerek geçirmek istiyordum. Kendimi bu iki katlı evde, aşağıdaki bahçede çiçeklere bakarken hayal ediyordum. Geleceğimin resmi birkaç kez değişmiş olsa da, her zaman bu evin ve çevresinin görüntüsüne geri dönmüştüm.

 

“Yanlış yola mı saptık?”

 

“Ne demek istiyorsunuz?”

 

“Bu güzel yer nasıl sizin eviniz olabilir? Bu evi rüyamda görmüştüm. Nasıl mümkün olabilir?”

 

Kaichen bana kısa bir bakış attı. Gönülsüzce içeri girmemi işaret etti. Onu bu kadar rahatsız eden neydi bilmiyorum. Sinirli ve çatık kaşlı yüzü başka bir şeye dönüşmeyi reddediyordu. Hatta onun araştırması ve benim 100 yıllık deneyimli aşçılık becerilerim olmasaydı beni hiç düşünmeden bırakıp gideceğini bile düşündüm.

 

Bakımlı bahçede kır çiçeklerinin açtığı patika boyunca onu takip ederken, her şeyin güzelliği beni şaşkına çevirmişti. Evin duvarını saran sarı gül çalıları mükemmel görünüyordu. Sahibiyle nasıl bu kadar uyumsuz görünebilir?

 

Hiçbir site ile ortak bir şey yapmıyoruz emek hırsızlarına prim vermeyin ve serilerimizi yalnızca orijinal sitemiz mangacim.com dan okuyun....

Etiketler: Novel oku 100 Yıllık Döngü – 020, novel 100 Yıllık Döngü – 020, read 100 Yıllık Döngü – 020 online, 100 Yıllık Döngü – 020 chapter, 100 Yıllık Döngü – 020 high quality, 100 Yıllık Döngü – 020 light novel, ,

Yorum