Karanlık? Switch Mode

100 Yıllık Döngü – 028

Bütün bölümler içeride100 Yıllık Döngü (Novel)
A+ A-

 

Eşyalarımın ücretini ödeyip dükkân sahibine onları daha sonra gelip alacağımı söyledim. Yedek kıyafetler satın almam gerekiyordu. Köydeki insanların bana davranış biçimine de şaşırmıştım. Her zaman kibar ve naziklerdi. Muhtemelen buradan birçok tüccar gelip geçiyordu ve yabancılara aşinalardı. Bunun için gerçekten minnettardım.

 

Burası, Kaichen gibi eksantrik insanların yaşadığı Acrab’dan tamamen farklıydı. Acrab’da insanlar yabancılara her zaman şüpheyle yaklaşırdı. Zanaatkârlar hep yabancıların ve gezginlerin, sanatlarını ve tekniklerini çalabileceğini düşünürdü. Acrab, imparatorluğun dört bir yanından gelen ve benzersiz yeteneklere sahip zanaatkârlarla doluydu. Tekniklerine karşı korumacı bir tavır almaları anlaşılabilir bir şeydi fakat yine de kabaydı. Bir fantezi romanındaki cüceler gibiydiler; becerilerinin dünyada en iyisi olduğuna ikna olmuşken, diğerlerine ise kendilerinden daha aşağı bir seviyedeymiş gibi davranıyorlardı. Buna karşın, Sharatan’daki insanlar çok hoştu.

 

Acrab’ın yabancılara karşı tutumu nedeniyle, Acrab dışındaki mallarının ticareti için Kont Alshine tarafından yönetilen tüccar grubuna bağlıydılar. Eksantrik yapıları nedeniyle kimse onlarla şahsen ticaret yapmak istemiyordu.

 

Sharatan’ı keşfe devam ettim. “Vay canına! Bu gerçekten taze! Bir kutu alabilir miyim?”

 

“Parti mi veriyorsun? Dışarıdan gelen biri olduğundan söyleyeyim, bunlardan çok fazla alırsan sıcak havada bozulurlar.”

 

“Ah, teşekkür ederim! Ama sorun değil, bir kutu alacağım.”

 

Dükkânın gıda bölümünden birkaç atıştırmalık ve malzeme aldım. Dondurma sihrini öğrenmiş ve buzdolabına benzer bir şey yapmayı başarmıştım. Çok da zor değildi. Kaichen’in evine döndüğümde yiyecekleri saklamak için bir kutuyu buzdolabına dönüştürmeyi planlıyordum. Sadece ufak bir kutuyu. Evinin atmosferini değiştirmek istemiyordum.

 

“Buna ne diyorsunuz?”

 

“Bu mavi elma, Sharatan’a özgüdür. Sulu ve şeker gibi tatlıdır. Biraz pahalı ama soyluların sevdiği bir meyve.”

 

Gözlerimi kısarak mavi elmaya baktım. Nedense mavi rengi bana ana karakter Julius’u hatırlattı. Onun da mavi saçları vardı. Hayatımı huzur içinde yaşayabilmem adına bu romanın sona ermesini istiyorsam eğer, yaklaşmam gereken adam oydu.

 

“Beş tane alayım.”

 

Soğuk ve belki de acı olduğu hissiyatını veren mavi rengine rağmen, son derece tatlıydı. Kaichen için harikaydı. Meyveleri gülümseyerek çantama koydum. Etrafta dolandım.

 

Kendimi pek iyi hissetmiyordum fakat ev için bir şeyler almak heyecan vericiydi. Sharatan’ın böylesine canlı ve insanlarla dolu olması hoşuma gitti. Acrab’ın tam tersiydi. Zaman zaman, Acrab’ı tamamen unutmamı sağlayıp zihnimdeki suçluluk duygusunu hafifletiyordu. Alışverişimi tamamlayıp eve vardığımda gece yarısı olmuştu.

 

Kaichen’in odasına baktım. Kapının altından ışık sızmıyordu. Bu sabahki aşağılamasını ve öfkesini hatırladım, arkamı dönüp mutfağa doğru yürüdüm. Kaichen odasından dışarı çıkmadı. Mutfakla uğraşmaya başladım. İşim bittiğinde, odamı aldığım mobilyalarla dekore ettim.

 

Birkaç gün Sharatan’da dolaştıktan sonra, buraya aşina olmuştum. Hatta oradaki insanlarla dost olmuş ve onları her gördüğümde selamlaşmıştım. Bunun kısmen nedeni dürüst ve küstah kişiliğimdi. Çoğu kişi açık tenime ve siyah saçlarıma şaşırıyordu. Sağlığım günden güne kötüleşiyor, sürekli şişkinlik hissediyordum.

 

“Gözlerin neden böyle çökük? Kendine iyi bakıyor musun? O kadar malzeme alıyorsun ama yüzün hâlâ bembeyaz.”

 

“Neden bir doktora görünmüyorsun? Yüzün yakında ölecekmişsin gibi, o kadar solgun görünüyor ki…”

 

“Dahlia! Neden yerde oturuyorsun? Yine mi başın dönüyor? Sana doktora git demedim mi ben?”

 

Dükkân sahipleri ve köylüler, bu birkaç gün içinde onlarla oldukça yakınlaştığım için bana uyarı ve endişe dolu sözler söylüyorlardı. Çok naziktiler, fakat onlara iyileşmekte olan bir alkolik olduğum için acı çektiğimi söyleyecek cesareti kendimde bulamadım. Benim için duydukları endişeye gülümsedim ve teşekkür ettim.

 

Kaichen’in bütün gün ve gece, odasında ne yaptığını bilmiyordum. Ancak dört günün ardından dışarı çıktığında bana şöyle bir bakmış ve “Bu ne böyle? Bir günlük ceset bile sizden daha iyi görünür!” demişti. Bunu, benim için kendince endişelendiği anlamına almıştım.

 

Bir hafta geçmişti. Yatağımdan çıkamıyordum. Güneşin doğuşuna gözümü kırpıştırdım çünkü çok parlaktı. Durumum her geçen gün daha da kötüleşiyordu. Ellerimin ve ayaklarımın titremesi o kadar fazlaydı ki normal bir şekilde faaliyette bulunamıyordum. Yavaşça doğruldum ve kendimi banyoya sürükledim. Yüzümü soğuk suyla yıkadım, fakat zihnim hâlâ bulanıktı ve kendimi çok güçsüz hissediyordum. Aynaya baktım, dehşete düştüm.

 

Uykusuzluk ve kâbuslar yüzünden uyuyamıyordum, bu nedenle, Dahlia’nın vücudu daha da kötüleşmişti. Yüzü aynadan pürüzlü, soluk bir ciltle, kıvırcık saçlarla ve altında kocaman koyu halkalar olan çökük gözlerle bana bakıyordu.

 

Bu ne lan?! Dahlia’ya sövdüm. Hepsi senin suçun! Neden senin yüzünden böyle acı çekmek zorundayım be? Öfkem alevlendi ve köpürdü. Düşünmeden aynaya yumruk attım.

 

Gürültülü kırılma sesi sessiz odada çınladı. Kırık camlar her yere saçıldı. Ellerimden kanlar damlıyordu. Ancak hayal kırıklığım geçmedi. Acı beni daha da öfkelendirdi. Mantıksız davrandığımı biliyordum fakat şu anda bunun bir önemi yoktu. Çok öfkeliydim. Bir beden bile seçememiştim. Neden? Neden bu kadar zorluğa katlanmak zorundayım? Neden bu lanet bedende bu lanet romanın içine girdim ki?!

 

Hiçbir site ile ortak bir şey yapmıyoruz emek hırsızlarına prim vermeyin ve serilerimizi yalnızca orijinal sitemiz mangacim.com dan okuyun....

Etiketler: Novel oku 100 Yıllık Döngü – 028, novel 100 Yıllık Döngü – 028, read 100 Yıllık Döngü – 028 online, 100 Yıllık Döngü – 028 chapter, 100 Yıllık Döngü – 028 high quality, 100 Yıllık Döngü – 028 light novel, ,

Yorum