Karanlık? Switch Mode

100 Yıllık Döngü – 026

Bütün bölümler içeride100 Yıllık Döngü (Novel)
A+ A-

 

Kadın parşömeni bir kenara bıraktı ve ellerini birbirine kenetledi. “Bunun sadece bir başlangıç olduğunu unutma, Asta.”

 

“Evet.”

 

“Momalhout’a söyle hiçbir şey yapmasın ve şimdilik ortalıkta görünmesin.”

 

“Emredersiniz, efendim.”

 

“Her ne ise, görünüşe göre şimdilik huzur içinde olabiliriz.”

 

Kadın memnuniyetle gülümserken Asta, tıpkı ilk ortaya çıktığı zamanki gibi, ardında hiçbir iz bırakmadan ortadan kayboldu. Artık yalnız olan kadın yavaşça sandalyeye yaslandı, ve üst üste yığılmış belgelere baktı.

 

“Yalnızca böyle devam etmeliyim…… Julius, sana yenilmeyeceğim.” Saf ve güzel yüzündeki soğuk tebessümün aksine mavi gözleri tutkuyla doluydu.

 

Akshetra Kalhai, İmparatorluk prensesi ve Julius’un üvey kız kardeşi. Julius’un varlığı tüm dünyaya açıklanana kadar, Veliaht Prenses ve tahtın tek varisiydi. Her şeyden mahrum bırakılan ve mavi ejderhanın korumasını almaya hak kazanan talihsiz prenses pes etmeyecekti.

 

“İmparator olacak olan benim, Julius.” Köpüren arzusunda kimsenin bilmediği bir korku vardı fakat Akshetra, alnına hafifçe bastırdı ve işini yapmak üzere belgeleri eline aldı.

 

***

 

Kuş cıvıltılarına uyandım. Yenilenmiş ve gençleşmiş hissetmek yerine, başım protesto edercesine zonkluyordu. Gözlerimi ovuşturdum ve kaşlarımı çattım. Cıvıltılar artık gerçekten sinir bozucu olmaya başlamıştı. Eğer bu kuşlar çenelerini kapatmazsa bugünün kahvaltısı ızgara kuş eti olacak!

 

Kendimi yataktan kalkmaya zorladıktan sonra pencereyi açtım. Güneş henüz doğmamıştı ve şafak yeni yeni söküyordu. Sonunda uykuya dalmışken kuşların çığlıklarıyla uyandığım gerçeği beni çok sinirlendirdi. Onları gerçekten ızgara yapmak istiyordum. Kuşlar neden bu kadar erken ve bu kadar yüksek sesle cıvıldamak zorunda? Normalde, kuşları korkutup pencereden uzaklaştırmak için yüksek sesle bağırırdım fakat bahçede açmış sarı gülleri ve göletin yanında hışırdayan söğüt ağacını görünce, bağıramadım.

 

Burası Acrab değil, diye kendime hatırlattım. Burası Kaichen’in evi. Kaichen, benim öğretmenim. Geçici de olsa. Başım zonkluyor ve midem bulanıyordu. Ayrıca çok acıkmıştım.

 

İş ciddiye biniyor. Zonklayan bir baş, titreyen eller, mide bulantısı ve şimdi de uykusuzluk. Sırf bu semptomlardan kurtulmak için tekrar alkole başlasam mı başlamasam mı düşüncesiyle kendimi eğlendirdim. Dahlia gibi alkole bağımlı değildim ama vücudu ve onun yoksunluk belirtileri beni çıldırtıyordu.

 

Dahlia, lanet olsun sana Dahlia! Neden kendine bunu yapmak zorundaydın? Bu duruma gelmene neden olacak kadar dayanılmaz olan neydi? Cevaplanamayacak soruyu sorarken ona lanet ettim. Esnedim ve gerindim. Zaten tekrar uyuyamazdım ve bu boş odada yapacak hiçbir şey yoktu. Evin yakınlarında yürüyüşe çıkmaya karar verdim, ki dün bunu yapamamıştım.

 

Yanıma kitap da alsam mı? Kaichen’in bana verdiği kitabı okumak için mükemmel bir zamandı. Hava hâlâ karanlıktı ama fark etmezdi. Küçük bir ışık yaratmak için büyü kullanabilirdim. Serin hava zonklayan başımı biraz olsun rahatlatmıştı.

 

Orijinal hikaye devam ediyorsa, önümüzdeki üç ay boyunca özel hiçbir şey olmayacak. Ama ondan sonra… Bininci kez düşünmüş olacağım orijinal hikâyeyi anımsayarak derin bir iç çektim. Alkolik bedenimi üç ay içinde normale döndürebilecek miyim? Yoksa bu durumda tedavi daha mı iyi olur?

 

Zaman büyüsüne hapsolmuşken, bu bedenin alkole olan bağımlılığının bu kadar ciddi olabileceğini hiç düşünmemiştim. Bir gün boyunca içmeyince ellerimin titrediğini hissettiğimde, bunun düzeleceğini sanmıştım. Lakin, zaman büyüsünün dışındaki gerçekliğe döndükten sonra, bu bedenin hayal ettiğimden de kötü bir durumda olduğunu fark ettim.

 

Tek sorunun titreyen ellerim olduğunu sanıyordum fakat her türlü semptom ortaya çıkmaya başladı. Bunun üstesinden nasıl gelirim? Şanslıydım ki alkole başvurmadan hayatta kalmamın mümkün olduğuna inanıyordum. Ancak, kendimi o kadar endişeli hissediyordum ki fiziksel sağlığım her geçen gün kötüye gidiyordu. Böyle devam ederse ve bununla baş edemezsem, yakında alkol aramaya başlayabilirim.

 

“Tedaviyi yapmalıyım.” Kararlı sözleri sarf ettim, avluyu geçtim ve kır çiçekleriyle dolu güzel bir çayıra uzandım. Büyüyle yaptığım küçük bir ışık küresi üzerimde süzülüyordu. Bir lambadan daha parlaktı ve okuyabilmek için avuçlarımda tutmama gerek yoktu. Her şey hazırdı. Kitabı okumaya başlayabilirdim.

 

Hımm… Mickey’nin ilacını yapmaktan pek de farklı değil. İlacın etkinliği de göz önünde bulundurulması gereken bir konu, fakat hastalığın semptomlarını ayrıntılı olarak bilmem gerekiyor. Bunun çok zor olacağını düşünmemiştim çünkü henüz tanımlanmamış olan Mickey’nin hastalığını tedavi eden ilacı çoktan yapmıştım.

 

Öncesinde o kadar çok kitap okumuştum ki, Kaichen’in bana verdiği kitabı bitirmem uzun sürmedi. Okumayı bitirdikten sonra, yüzümü kitapla kapattım. Alkolizm Tedavisi… Kaichen’in yardımına ihtiyacım olabilir…. Ancak ben, Acrab’ın tüm tıp kitaplarını ve bitkisel ilaçlarını bilen biriydim. Belki ben de yapabilirdim.

 

Hiçbir site ile ortak bir şey yapmıyoruz emek hırsızlarına prim vermeyin ve serilerimizi yalnızca orijinal sitemiz mangacim.com dan okuyun....

Etiketler: Novel oku 100 Yıllık Döngü – 026, novel 100 Yıllık Döngü – 026, read 100 Yıllık Döngü – 026 online, 100 Yıllık Döngü – 026 chapter, 100 Yıllık Döngü – 026 high quality, 100 Yıllık Döngü – 026 light novel, ,

Yorum