Karanlık? Switch Mode

100 Yıllık Döngü – 042

Bütün bölümler içeride100 Yıllık Döngü (Novel)
A+ A-

 

“Dahlia!” Dahlia!” Sürekli kendimi suçlayıp bunalırken, Kaichen’in elini omuzlarımda hissettim. Bana sesleniyordu.

 

“Ah… Öğretmenim…” diye mırıldanmayı başarabildim. Kaichen önümde diz çöktü ve omuzlarımı sıkıca tutup gözlerimin içine baktı.

 

“Bana söylemek zorunda değilsin, sormayacağım…. O yüzden, dur,” dedi nazikçe. “Bunu düşünmeyi bırakabilirsin.”

 

“Ah… Ben…”

 

“Sorun yok.” Bana duymayı en çok istediğim şeyi söyledi. Bir cevap beklemiyordu ve sorun yoktu. Bu çok güven vericiydi, ve gözleri bana çok sıcak bakıyordu. Rahat bir nefes aldım.

 

“Özür dilerim, öğretmenim,” diye gereksiz özür sözcükleri sarf ettim. Zaten soğuk terler döküyordum. Hatta vücudumdaki baskıyı bile hissedebiliyordum. Hem fiziksel hem de zihinsel olarak dengesizdim.

 

“Bugünlük burada duralım ve biraz dinlenelim.”

 

“Teşekkür ederim.” Ona veda edip yatak odama döndüm fakat kendimi rahat hissetmiyordum. Yorgun bir iç çektim. Yaptığım ilacı bulmak için çantamı aradım. Mickey’nin hastalığının ne olduğunu bilmiyordum, bu yüzden ilacı, Kaichen’e etkinliği ve içeriği hakkında danışmak için yanımda getirmiştim.

 

İlaç şişesini sıkıca kavradım ve Kaichen’in bulunduğu laboratuvara geri döndüm. Beni tekrar burada gördüğüne şaşırmış gibiydi. Fakat beni görünce, masadan bana doğru yaklaştı.

 

“Size dinlenmenizi söylememiş miydim?”

 

“Evet… ama…”

 

“Tekrar hasta mı olmak istiyorsunuz?”

 

“Hayır…”

 

“Eğer hasta olmak istemiyorsanız, beni dinleyin ve bugün dinlenin.”

 

Beni bu kadar nazikçe azarladığını görmek tuhaftı. Yüzündeki çatık kaşlar her zamanki gibi yerindeydi fakat ses tonu farklıydı. Söyleyeceklerim için kendimi hazırladım.

 

“Bu… bu daha önce sözünü ettiğim panzehir.” İlaç şişesini ona uzattım. “Öğretmenim, lütfen detaylıca inceleyin. Araştırmanızda size yardımcı olacaktır.”

 

Bana baktı ve iç çekti. “Bunu bana daha sonra veremez miydiniz?”

 

“Bana aktif bir şekilde işbirliği yapmamı söylemiştiniz.”

 

Kapıya yaslanırken gülümsedi. Bana destek olmak için elini uzattığını ve ardından yumruklarını sıkıp indirdiğini görmek tuhaftı. Çelişkili görünüyordu. Yardım etmek istiyordu fakat sanırım misofobisi onu başkalarına dokunmaktan alıkoyuyordu. Gülümsedim, ve sonra kahkaha attım.

 

“Öyleyse ben… şimdi gidip biraz dinleneyim. Size daha fazla sorun çıkarmak istemiyorum…” dedim aceleyle. O da ilaç şişesini kabul etti ve yavaşça avucunun içine yerleştirdi. Odama dönüp yatağa uzandım.

 

Yatağımdan ancak on gün sonra kalkabilmiştim, ve yalnızca yarım günün ardından yatağa yığıldığıma inanamıyordum. Nasıl bu kadar dayanıksız olabilirim? Kanımda bulunan bileşenleri düşündüm. Eğer gerçekten Gordon’sa, o halde zihinsel çöküntü yaşıyor olabilirdim.

 

Normal biri olduğunu düşünmüştüm, meğer tamamen deli bir kadınmış. Dahlia zaman büyüsüne hapsolduğu için aklını kaçırmıştı, fakat büyü bozulduktan sonra bile zihninin normale dönmemesinin bu yüzden olabileceğini düşünüyordum. Şu ana kadar ortaya çıkanlara bakarsak… Kusursuz bir suç işlenmişti. Birisi Dahlia’ya en şüpheli ve acımasız şekilde suikast düzenlemeye çalışmıştı. Lanet olsun sana, Dahlia!

 

Gözlerimi sımsıkı kapattım. İlk defa olmayarak, işe yaramaz bir romanın içinde sıkışıp kaldığım için hayıflandım. Gözlerim zonkluyordu. Kaichen’in bana verdiği ilacı masadan alıp hepsini içtim ve avuç içlerimi gözlerime bastırdım. Tanıdık bir acıydı.

 

“Acıyor…” Acıya gerçekten alışmıştım, fakat bu acıtmadığı anlamına gelmiyordu. Gözlerime bastırırken içi boş bir şekilde gülümsedim.

 

Doğru bir başlangıç yapmak gerçekten fazlasıyla zor.

 

***

 

Kâbuslar hep aynı sahneyle başlardı. Tek bir toz zerresinin bile değişmediği sıkıcı bir odada uyanıyorum. Gökyüzü tek bir bulut olmadan berrak, ve geniş odanın içinde alkol şişeleri yuvarlanıyor.

 

Göz kamaştırıcı güneş ışığı kalın perdelerin arasından parlıyor. Her seferinde aynı gündü. Erken ya da geç kalkmamın bir önemi yoktu. Her seferinde aynıydı. Aynı oda, aynı manzara. Uyandıktan sonra şişeyi yere tekmeledim ve masanın üzerindeki alkolü içtim. Aksi takdirde ellerim şiddetle titriyordu.

 

Kim demiş irade gücü zayıf olanların içtiğini? Yıllardır böyle içiyorum. Aynı gün, aynı alışkanlık. Ne kadar içersem içeyim, sarhoş olmuyordum. Başlarda, Dahlia’nın vücudunun güçlü olduğunu, sarhoşluğa direndiğini düşünmüştüm, ancak durum öyle değildi. Benim zihnim güçlüydü.

 

Sarhoş olup unutmak istiyordum, fakat ne kadar içersem içeyim zihnim sarhoş olmuyordu. İlk başta, bedenimle birlikte zihnimin de sarhoş olduğunu düşünmüştüm ancak zihnim sarhoş olmak yerine daha da berrak olmaya başlamıştı.

 

“Hanımefendi, zaten çok içtiniz.”

 

“Hah? Hayır… ne kadar içersem içeyim, sarhoş olmuyorum, yani sorun yok. Lars! Biraz daha getir!

 

Nasıl olsa yarın unutacaksın. Zaten kimse o gün yaşananları hatırlamıyordu, ertesi gün her şey temiz bir sayfayla başlıyordu. Beni de kimse hatırlamıyordu. Çok yalnızdım, bu yüzden küstahça onları tanıyormuş gibi davrandım. Kendimi bu kadar yalnız hissetmek istemedim. Sarhoş kontesi neredeyse hiç kimse hoş karşılamıyordu.

 

Hiçbir site ile ortak bir şey yapmıyoruz emek hırsızlarına prim vermeyin ve serilerimizi yalnızca orijinal sitemiz mangacim.com dan okuyun....

Etiketler: Novel oku 100 Yıllık Döngü – 042, novel 100 Yıllık Döngü – 042, read 100 Yıllık Döngü – 042 online, 100 Yıllık Döngü – 042 chapter, 100 Yıllık Döngü – 042 high quality, 100 Yıllık Döngü – 042 light novel, ,

Yorum