Karanlık? Switch Mode

100 Yıllık Döngü – 044

Bütün bölümler içeride100 Yıllık Döngü (Novel)
A+ A-

 

O kadar utanmıştım ki aklım başımdan gitmiş, ve tepki verememiştim. İyi ki iç çamaşırımı çıkarmamışım, son düşüncem oldu.

 

Neyse ki, saçlarım çok uzundu. Kalçama kadar geliyorlardı. Ayrıca sırtım ona dönüktü, o yüzden fazla bir şey görmemiş olmalıydı. Hem neyse, geçen sefer odasının kapısını tıklatmadan açarak onu yarı çıplak gördüğümde ben de aynısını yapmış bulunmuştum. Bu konuda ödeşmiştik. Hâlâ kapıda şok içinde donup kalan ona, omzumun üzerinden döndüm.

 

“Imm, Öğretmenim?”

 

Yanıt vermedi.

 

“Gelinen noktada, kapıyı arkanızdan kapatıp gitmeniz gerektiğini düşünmüyor musunuz?”

 

Kaichen köklerine kadar kızarmış yüzünü başka yöne çevirdi. Bronz teninden dolayı kızarsa bile bunu anlayamayacağımı düşünmüştüm. Fakat yanılmışım. Muhtemelen o kadar utanmıştı ki, kızarması ten renginin ötesine geçmişti.

 

Çıplak halde görülen benim, öyleyse neden o bu kadar utanıyor? Onu daha önce hiç görmediğim kadar telaşlı görebiliyordum. Taşıdığı leğenin içindeki suyu dökmemeye çalışıyordu.

 

“Kapıyı nasıl kilitleyeceğinizi bile bilmiyor musunuz?!” diye karşılık verdi.

 

“Kilit falan yoktu…”

 

Çenesinin sıkıldığını görebiliyordum. Sinirlenen Kaichen, neredeyse leğeni yere fırlatarak, kapıyı arkasından çarptı ve çıktı.

 

Ben de orada mal gibi dikildim. Yavaşça yerdeki leğene doğru yaklaştım. Kenarında bir havlu vardı. Görünüşe göre bugün benimle ilgilenmeye niyetlenmişti. Benim için endişelendi mi? “Pfft,” diye dalga geçtim.

 

Endişelendiği için odama gelmişti. Beni çıplak halde görmek onu epey şaşırtmış olmalıydı. Utanmış ve telaşlı görüntüsü zihnime kazınmıştı. Kaichen’i daha önce hiç böyle görmemiştim. Biraz gülmekten kendimi alamadım.

 

“Bu ne böyle? Neden bu kadar sevimli davranıyorsun?” Kâbuslar yüzünden bitkin düşmemiş olsaydım, kesinlikle daha çok gülerdim.

 

Hiçbir şeyin önemli olmadığı bir yerde yüz yıl boyunca yalnız başıma yaşamıştım. İçeri girmeden önce kapıyı tıklatmayı bile unutmuştum. Fakat böyle yaptığım için beni azarlayan Kaichen’in kapımı tıklatmadan açmasını hiç beklemiyordum. Belki de son on gündür bana baktığı ve tedavi ettiği için odalar arasında gidip gelmek bir alışkanlık haline gelmişti. Alışkanlıklar korkutucu olabilirdi. Yine de, minnettar hissettim çünkü artık kendimi depresif hissetmiyordum.

 

Kızaran yüzünü unutamıyordum. Banyomu yaparken gülmeden edemiyordum. Temizlenip ısındıktan sonra aşağıya indim. Öğle yemeği vakti çoktan gelmişti. Mutfak masasında ciddi bir yüz ifadesiyle oturan Kaichen ile karşılaştığımda varlığımı belli etmek için öksürdüm. İrkildi. Derin düşüncelere dalmış olmalıydı. Yüksek sesle gülmemeye çalışarak karşısına oturdum.

 

“Öğretmenim, öncesinde benimle ilgilenmeye mi gelmiştiniz?”

 

“Hayır.”

 

“Üzerime havlu koymaya gelmiştiniz, değil mi?”

 

“Size bunun doğru olmadığını söyledim.”

 

“Bundan utanmanıza gerek yok.”

 

“Utanması gereken kişi siz değil misiniz?”

 

“Cidden mi? Nedenmiş?”

 

“Çünkü…!” Kendini tuttu ve duraksadı. Görünüşe göre dili varmıyordu. Anlaşılan mevcut durumdan gerçekten utanç duyuyordu. Hafifçe gülümsedim. Birdenbire bana karşı her zaman saygı ifadeleri kullandığını hatırladım.

 

“Öğretmenim, neden bana karşı saygı ifadeleri kullanıyorsunuz?”

 

“Kibarlık olsun diye. Soylu bir aileden geliyorsunuz.”

 

“Ama benim öğretmenimsiniz, dolayısıyla buna gerek yok. Hem, siz Büyü Kulesinde çalışan paha biçilemez bir büyücüsünüz! Tenebre soyadını almışsınız. Bana karşı saygı ifadeleri kullanmanıza gerek yok.” Kaşları seğirerek bana baktı. Acaba onu yine gücendirdim mi diye düşündüm.

 

Bunun Dahlia’nın çocukluğuyla ilgili olabileceğini fark ettim. Kesinlikle daha önce karşılaşmışlardı. Bir adamı bu kadar bağlayan şeyin ne olduğunu merak ediyordum. Ayrıca, sözde çocukluğumda yaşananları hatırlayamadığım için de üzülüyordum.

 

“Öğretmenim, bir soylu olsam bile, artık sizin öğrencinizim. Bu yüzden, rahatça konuşabilirsiniz.”

 

“Resmi öğrencim olmadığınız için bunu yapamam.”

 

“Resmi olmasa bile, yine de bana öğretiyorsunuz, değil mi? Hem, Büyü Kulesinin Tenebre’si bir Marki veya Dük’e eşittir. Ben yalnızca bir Kontesim.”

 

Sessizliğini korudu.

 

“Her halükarda, öğretmenimin bana karşı saygı ifadeleri kullanması için bir sebep yok.”

 

Kaichen onaylamayan bir bakışla bana baktı ve kısaca iç çekti. “Kibarca konuşmamda bir sakınca mı var? Bunun sizinle bir ilgisi yok.”

 

“Bana böyle hitap edilmesinden nefret ediyorum. Bunu hak ettiğimi düşünmüyorum,” dedim, “Bana hep Kontes ya da ‘siz’ diye hitap ediyorsunuz, fakat ben hastayken hep Dahlia dediniz. Bundan memnundum.”

 

“Bunu hiç yapmadım. Yanılıyor olmalısınız.” Göz göre göre yalan söyledi. Ona bakmak için başımı eğdim.

 

“Gayet iyi bir hafızam vardır. Çok iyi bir durumda olmadığımı biliyorum, gerçekle hayali ayırt edemiyordum, ancak bana adımla hitap ettiğinizi çok net hatırlıyorum.” Ona baktım. “Dün de bana adımla seslenmiştiniz. Umarım bana adımla hitap etmeye devam edersiniz.”

 

“Siz ne düşünüyorsunuz, öğretmenim?” diye sordum. Kaichen artık ‘Öğretmen’ unvanından memnun görünüyordu. İtiraz etmedi. Belki de bana adımla hitap etmekten memnundu fakat kendini kibar olmaya zorluyordu. Orijinal romanda, Kaichen’in o kadar soğuk ve mesafeli olduğunu hatırlıyordum ki, bir başbüyücü olarak statüsüne yakışır şekilde sık sık ilgisiz ve kibirli biri olarak karşımıza çıkıyordu.

 

Hiçbir site ile ortak bir şey yapmıyoruz emek hırsızlarına prim vermeyin ve serilerimizi yalnızca orijinal sitemiz mangacim.com dan okuyun....

Etiketler: Novel oku 100 Yıllık Döngü – 044, novel 100 Yıllık Döngü – 044, read 100 Yıllık Döngü – 044 online, 100 Yıllık Döngü – 044 chapter, 100 Yıllık Döngü – 044 high quality, 100 Yıllık Döngü – 044 light novel, ,

Yorum