“Bunun sebebi yönteminizin yanlış olmasıydı, kombinasyonunuzda bir hata yoktu,” diye açıkladı. “Büyülü tedaviler yapmanın sayısız yolu vardır. Özgül bir büyülü tedavi, kullanılan tıbbi malzemelerin özelliklerine uygun bir şekilde birleştirilmesiyle tamamlanabilir. O yüzden, düzgün bir şekilde öğrenseniz iyi olur.”
Şaşkınlıkla Kaichen’e baktım. O kadar direnişin ardından, sonunda bana büyülü tedavilerin nasıl yapıldığını mı öğretiyordu?
“Soğuk özellikli bir ilacı birleştirecekseniz, mananın yaklaşık üçte biriyle birleştirmeniz gerekir,” diye devam etti. “Ancak soğuk ve sıcak özellikli iki malzemeyi birleştirdiğinizde, daha fazla mana eklemelisiniz.” Bana baktı. “Sürekli başarısız olmanızın nedeni kullandığınız mana miktarını kontrol edememenizdi.”
Her şeyi sakince açıklamasını dinlerken gözlerimi kırpıştırdım. Hâlâ kafam karışıktı. Öğrencisi olmamı ve bana ders vermeyi istemeyen Kaichen, neden sakince büyülü tedavilerle ilgili bir şeyler açıklıyor? Fikrini değiştirmesine neyin sebep olduğunu merak ettim. Onu dikkatle dinledim ve başımla onayladım.
“Demek olan buydu!” diye haykırdım. “Birkaç kombinasyon olabileceğini düşünmüştüm fakat malzemelerin özelliklerine bağlı olarak değiştiğini bilmiyordum!”
“Kendinizi daha iyi hissettiğinizde, size karışımların nasıl yapıldığını anlatan bir kitap vereceğim,” dedi. “Eğer onu okursanız, kolayca anlayabilirsiniz.”
Bana başka bir kitap daha verecek… Kaichen’in kafasını bir yere çarpıp çarpmadığını merak ettim. Yere düştüğümde bana yardım ettiğini hayal meyal hatırlıyordum ama her şey paramparçaydı. Bir şey mi oldu? Bu düşünceyle kaşlarımı çattım. Dahlia’nın bedenini ele geçirdiğimde hafıza kaybı yaşamıştım. Bunun, alkolizmin bir belirtisi olduğunu öğrendiğimde ise kabullenmek zorundaydım.
Geçici hafıza kaybı mı? Muhtemelen ağır alkolizmle alakalıdır. Başka bir dünyaya ruh göçü yapmanın bir ayrıcalığı mıydı bu, yoksa Dahlia’nın gerçekten de keskin bir hafızası mı vardı bilmiyordum. Bu sayede, gördüklerimi ve okuduklarımı asla unutmuyordum, dolayısıyla çeşitli alanlarda bilgi edinirken bana çok yardımcı oluyordu. Gerçi acı dolu anılar, tamamen farklı bir meseleydi. Bu beş para etmez beden tam da bu avantaja sahipti.
“Öğretmenim, beni resmi öğrenciniz olarak kabul mü ediyorsunuz?” Dikkatlice sordum.
Sorum üzerine bir süre sessiz kaldı. Sonra kaşlarını çattı. “Geçici öğrencisiniz, ancak ben beceriksiz bir öğretmen olmak istemiyorum. Bu yüzden size öğretiyorum.”
“Yani, gerçekten de beni, en azından geçici öğrenciniz olarak kabul ediyorsunuz?!” Kendinden hoşnut durmuyordu fakat inkar da etmedi. Çok sevimli görünüyordu, güldüm.
Vücudum daha iyiye gitmemişti ama Kaichen ile olan ilişkim gelişmişti. En azından ben öyle hissediyordum. Kaichen masamın üzerine üç şişe ilaç bırakmış ve odadan çıkmıştı. Başka bir şey söylemeden gitmişti, bu yüzden elinden geldiğince beni sağlığıma kavuşturduğunu düşünüyordum. Arkama yaslandım ve yüzümü yastığa gömdüm.
“Iğh……Açım.”
Kaichen’in hazırladığı ilaç (benim de yapmaya niyetlendiğim) yoksunluk semptomlarını bir nebze hafifletmek içindi. Yani, titreme ve mide bulantısına yardımcı oluyordu. Yemek yememe ve daha sonra kusmamama da yardımcı olacaktı. Bir vücut besinlerden mahrum kalırsa, zayıflar. Dolayısıyla, sağlığımı geri kazanmak için yemek yediğimde ilacın bana yardımcı olması gerekiyordu.
Titreyen eller günlük hayatımı engelliyordu, bu yüzden titremeyi olabildiğince azaltmak için ilaç hazırlamıştım. Fakat ne zaman başım ağrısa ilacı, sindirim sistemi etkileriyle çakıştığından, baş ağrısı için aldığım ilaçla birleştiremiyordum. Her iki ilacı birlikte alabilmek için dayanıklılığımı geliştirmem gerekiyordu.
Aldığım ilaç, mide bulantısına gerçekten yardımcı olmuştu ve son birkaç gündür neredeyse hiç yemek yemediğimden vücudum besin istiyordu. Artık gerçekten acıkmıştım. Yemek yapacak enerjim yok, gerçi. Belki sürünerek mutfağa gidip geçen sefer aldığım meyvelerden yiyebilirdim. Ne zamandır uyuyorum?
Ben bunları düşünmekle meşgulken Kaichen kapıyı çalıp içeri girdi. Battaniyeyi tekmelemeden önce, içinden sıyrılmaya çalıştım ve doğrulup garip bir şekilde ona baktım. Kaichen de soğuk, altın rengi gözleriyle bana baktı, yüzüm kızardı. Neyim var benim böyle?! Cesur ve küstahtım, göz teması gibi aptalca bir şeyden asla utanmazdım! Titreyen ellerimle battaniyeyi geri çektim. Neyse ki, Kaichen herhangi bir yorum yapmadı. Kısa bir iç çekti ve tepsiyi bana doğru uzattı.
“Bu nedir?” Üzerinde bir kâse olan tepsiye bakarak sordum.
“Yemek” dedi, “Böylesine etkili bir ilacın tarifini oluşturdunuz ancak vücudunuz ihtiyacı olan besinleri almazsa hiçbir faydası olmaz.”
“Yani, bu lapa benim için mi?” diye yavaşça sordum.
“Evet,” dedi. “Gerekli besin maddelerini sağlayacak malzemelerle yaptım.”
“Kendiniz mi yaptınız?!” Gereğinden fazla bir coşkuyla bağırdım.
“Neden? Bir sorun mu var?” diye sordu, sinirlenmiş görünüyordu.
“Ne? Kendiniz mi yaptınız?”
“Bir sorun mu var?”
Küstah ve cesur olduğumu sanıyordum lakin kelimeler kifayetsiz kalmıştı. Önceleri, yaptığım şeylerle onu kızdırıp kızdırmadığımı hiç umursamazdım. Sadece gülümsemeyi tercih ederdim. Ancak bu…
Yorum