Karanlık? Switch Mode

Bölüm 2 Issız Adada Hapsolmuş

Bütün bölümler içerideIssız Bir Adada
A+ A-

Issız Bir Adada Yakışıklı Kahramanlarla Mahsur Kaldım
Çeviri: Morta Tilki

2. Issız Adada Hapsolmuş

“İlk önce dağa çıkmamız gerektiğini düşünüyorum. Topografyayı yüksek bir yerden kontrol etmek daha iyi olur.
Eğer karadaysak, ufuk çigisini göremezsin. Eğer bir adaysa…”

Eğer bir adaysa, ufuk çizgisini görebilirdiniz.

Enoch son sözlerini bu olasılığı düşünmek bile istemiyormuş gibi mırıldanarak söyledi.

Bileğim onun tarafından tutulmuş halde sahil boyunca yürüdüm ve gökyüzüne baktım. Güneş çok alçaktaydı.

Dağa bu zamanda tırmanmak iyi bir fikir değil. Dağa çıktıktan sonra güneş battığında tamamen izole olmak kolaydır.
Her şeyden önce, canavarlar geceleri ortaya çıkıyor ki bu da bir başka problem.

Kısa bir süre önce beni öldürecekmiş gibi davranan Enoch, gardını indirdi. Burada yapabileceğim pek bir şey olmadığını fark etmeye başlamış olmalı.

“Dağa yarın çıkmak daha iyi olacaktır. Güneş battığında yukarı da aşağı da gidemezsin.” dedim.

Neyse ki Enoch neyden bahsettiğimi tek seferde anladı.

“Genç Leydi’nin bu kadar mantıklı bir düşüncesi olacabileceğini bilmiyordum.”

Enoch’un sözleri üzerine kaşlarımı çattım. Bu bir iltifat mıydı yoksa hakaret mi?

“Genç Leydi’nin dediği gibi, dağa yarın çıkmamız gerekecek. O halde ilk olarak etrafa biraz daha bakmak istiyorum.”

Savaş alanlarına aşina biri olarak durumu kavraması çok hızlı oldu. Ne de olsa Enoch, bir hizmetçiden doğmasına rağmen, yalnızca yetenekleri sayesinde prens olan bir adamdı.
Diğer tüm kardeşlerini yenip tahtta hak iddia ederken savaş alanlarına çok katkıda bulundu.
Çok güçlü bir insandı.
Ancak ıssız bir adaya düştüğünde, kadın başrole yönelik takıntısı ve çılgınlığıyla birlikte delirdi.
…bu adamla yalnız kalmam gerçekten sorun değil mi? Hala romanın ilerleyişindeki gibi kadın başrolle tanışıp çıldırmasından öncesindeyiz, yani sorun çıkmayacak mı..?

Her neyse, sonunda bileğimi bıraktı. Bileğime dokunarak rahatlamış bir şekilde nefes aldım.
Ve tekrar sahilde yürümeye başladık.
Biraz yürüdükten sonra, durdum. Önden giden Enoch, kafası karışmış bir halde geriye dönüp bana baktı.
Palmiye ağaçlarının arasından mangrov ağaçlarına baktım. Bu ağaçlar genellikle denizlere veya göllere giden nehirlerde yetişirdi.

‘Bu ağaçlar burada yetiştiyse bu suyun aktığı anlamına gelir. Ormana gitmek daha mı iyi olurdu acaba?’

Enoch elini çenesine götürerek ağzını açtı, “Sanırım sahil burada bitiyor. Şimdi gerçekten bir karar vermeliyiz.”

Büyük bir uçurum kumlu sahilin sonunu getiriyordu. Yol burada kesiliyor.

Belki Enoch da aynı şekilde düşündü ve tek kelime etmeden bana uyup karanlık ormana baktı.

“Güneş batmadan önce uyuyabileceğimiz bir yer bulmalıyız.”

Enoch’un sözlerini onaylar şekilde kafamı salladım.
Böylece geceyi geçirebileceğimiz bir sığınak aramaya karar verdik. Aslında, ilk uyandığım zaman, sahilde yatacak bir yer hazırlamaya karar vermiştim.
Doğrusu, bu durumda, ayrı hareket etmemiz daha hızlı olabilirdi fakat Enoch gitmeme izin vermedi.
Güneş batmadan yatacak bir yer bulamazsam ne olacak? Bu düşünce dudaklarımı kurutuyordu. Acele etmem gerekiyordu.
Bir süre sonra -bu sahilin yakınlarında ormanı araştırırkendi-

Auuuuuuuw!

Bir yerlerden bir kurt uluması geldi. Bir anlığına, tüylerimin tepeden tırnağa diken diken olduğunu hissettim.

‘Bir canavar, belki..? Ya da değil..?’

Kalbim çok hızlı atıyordu. Bu saçmalıktı. Roman, canavarların sadece geceleri ortaya çıktığını söylüyordu.
Giderek artan korkumla birlikte kanım kuruyor gibiydi.

“Bu bir kurt mu…”

Duyduğum şeyin bir kurdun uluması olup olmadığını sormak için Enoch’a döndüğüm an buydu.

Bir insanın hiçbir hayat belirtisini taşımayan ormanda, çalıların üzerinden koşan bir şeyin sesi duyulabiliyordu.
Uzaktan duyulan ses bir anda yakına geldi. Ellerim durumun gerginliğinden terlemeye başlamıştı.

Tuk tututuk tuk!

Giderek yaklaşan ayak sesleri korkunç derecede hızlıydı. O kadar kısa bir andı ki durumu algılayacak zamanım bile olmadı.
Uzun çalılıkların arasından parıldayan bir ışık gördüğümü sandığım an,

Tuk!

Kocaman bir şey gökyüzünde yarım daire çizerek sıçradı. Ve tam olarak bana doğru düşüp ağzını genişçe açtı.
Bu kurda benzer bir canavardı. Sivri ve sık dişlerinin arasından çıkan uzun dili, bir yılanın gövdesi gibi esnek şekilde dalgalanıyordu.
Bu tuhaf görüntünün eziciliği altında çığlık bile atamadım.

Tam o anda, Enoch hızlıca beni kendine çekip sarıldı.
Beni çekmek için kullandığı güçle canavarın saldırısından nazikçe kaçınarak yarım tur döndü.

Yere hafifçe inerek bize doğru hırıldayan yaratık kesinlikle romanda tarif edilen yaratıklardan biriydi.

Yüzümü Enoch’un göğsüne yaslayıp derin bir nefes aldım.

Enoch, beni tutan elini kuvvetlendirdi ve yakındaki kalınca bir dalı kırdı. O anda, bu boşluktan yararlanan kurt-canavar bize doğru atıldı.
Neyse ki, Enoch’un çevikliği ve gücü hayal gücünün de ötesindeydi. Dalı bir eliyle kavradı, canavarın sırtını deldi ve onu yere bastırdı.

Dalı tutan güçlü ön kolundan kanlar damlıyordu.
Kurt-canavar korkunç bir ses çıkardı ve yere yığıldı. Siyah kanı toprak zemini ıslattı.
Enoch sert bir nefes alıp duruşunu dikleştirdi.

Hala onun kollarındayken şaşkınlıkla nefesimi tuttum. Enoch’un kolu, kanla kaplı.
Tek bir eliyle bir canavar öldürdü, sadece bir dalla… Normal bir fiziksel güçle, bu imkansız olurdu.
Bir düşününce, aslında Enoch’un kanla ilgili bir travması vardı, şu an iyi mi? Savaşın sonrasında gelen bir travma olduğunu hatırlıyorum.

‘Semptomlar tam olarak nelerdi?’

Hafızamı yokladım fakat aklıma hiçbir şey gelmedi, belki de canavarın bana yaşattığı şaşkınlıktandı.
Sonunda düşünmekten vazgeçtim ve kafamı kaldırıp gökyüzüne baktım.
Orjinal hikayede, canavarların sadece geceleri ortaya çıktığı söyleniyordu. Ancak bize saldıran canavar daha güneş bile tam olarak batmadan ortaya çıktı.

‘Neden?’

Sık çalıların arasından kızıl gün batımını görebiliyordum. Etrafa baktığımda sadece devasa ağaçların kararttığı bir yerdeydik.

‘Anahtar kelime gece değil, karanlık olabilir.’

Canavarlar karanlıkta oldukları sürece hareket halinde olabilirler ve karanlığın en uzun korunduğu zamanın gece olduğunu düşünürsek büyük ihtimalle en aktif oldukları zaman gece olacaktır.

‘Bu, canavarın neden bu zamanda ortaya çıktığını açıklıyor.’

Enoch beni sanki üzerinden pisliği temizliyormuş gibi itti. Ölü canavarı gördükten sonra dönüp benim yüzüme baktı.

“Bunun ne olduğunu bilmiyorum. Genç Leydi iyi mi?”

“…evet?”

O kadar şaşırmıştım ki sorusunu biraz geç kavradım. Cevabımdan sonra düz bir yüz ifadesiyle bana yaklaştı.
Karşımda duran Enoch, başını eğip sakince yüzüme baktı. Sonra eli çeneme dokundu.
Ilık vücut ısısını çenemde hissetmemle birlikte derin bir nefes aldım.
Bu az önce kirli bir şeyi çıkarmak ister gibi beni ittiği zamandan tamamen farklı bir tepkiydi.

Yaralı bir yoldaşına bakıyormuş gibi ciddi bir ifadeyle sordu.

“Ölmek üzereymiş gibi görünen bir ifaden olduğu için soruyorum. İyi misin?”

Belki de gerçekten bir yoldaşını düşünüyordu.

“Ah… evet. İyiyim. Beni kurtardığın için teşekkür ederim.”

Korkum hala geçmemiş olduğundan sesim titreyerek cevap verdim. Yüzüm utançla yanıyordu.

Bana sessizce baktı ve yüzünü rahatsız olmuş gibi kırıştırdı. Sonra bana uzandı.
Hareketine anlam veremedim ve sadece eline baktım. Elini salladı.
Bu kez, zorla bileğimden çekmek yerine elini tutmamı teklif etti.

“Hala bir şüpheli olduğunu bilmelisin. İmparatorluğa geri döndüğümde bu durumu düzgünce araştıracağım, yani benim iznim olmadan ölmemelisin.”

‘Soruşturma? Neyi yanlış yaptım?’

Tereddüt ettiğimde, Enoch başka neyin hoşuna gitmediğini görmek için sessizce bana baktı. Sonrasında ekledi, “Hızlı ol. Burası tehlikeli.”
Çok gergin bir tondu.

Bu da neydi? Bu tsundere benzeri muamele sinir bozucu olduğu halde güven vericiydi.

Hiçbir site ile ortak bir şey yapmıyoruz emek hırsızlarına prim vermeyin ve serilerimizi yalnızca orijinal sitemiz mangacim.com dan okuyun....

Etiketler: Novel oku Bölüm 2 Issız Adada Hapsolmuş, novel Bölüm 2 Issız Adada Hapsolmuş, read Bölüm 2 Issız Adada Hapsolmuş online, Bölüm 2 Issız Adada Hapsolmuş chapter, Bölüm 2 Issız Adada Hapsolmuş high quality, Bölüm 2 Issız Adada Hapsolmuş light novel, ,

Yorum