Karanlık? Switch Mode

Bölüm 3 ıssız adada

Bütün bölümler içerideIssız Bir Adada
A+ A-

Issız Bir Adada Yakışıklı Kahramanlarla Mahsur Kaldım

Çeviri: Morta Tilki

 

  1. Bölüm

 

***

 

Güneş batmaya başladı.

Artık ormana giremezdik çünkü canavarlarla karşılaşma olasılığımız vardı.

Kalbimin daha fazla şoku kaldırabileceğinden şüpheliydim.

 

Sonunda sahile dönüp yatacak bir yer aradık.

Ve tesadüfen bir palmiye ağacının altına devrilmiş kocaman bir kütük buldum.

Kütük kumsalda duruyordu ve yanında saklanmak için iyi bir bariyere benziyordu. Ormanın sınırına kumsala olduğundan daha yakındı, bu yüzden kum fırtınalarına karşı da güvenli duruyordu.

Gece için burayı bir sığınak yapmaya karar verdik.

 

Kütüğün yanına oturur oturmaz yeri daha iyi destek sağlayacak çakıl tabakasına kadar kazarak iki kişinin yatabileceği kadar geniş bir yüzey oluşturdum.

 

“Ağaç dallarına ihtiyacım var. Kumun üzerimize çökmesini engellemek için duvarlara yerleştireceğim.”

 

Enoch, sormak istediği çok şey varmış ama nereden başlayacağını bilmiyormuş gibi bir yüzle yaptıklarıma baktı.

 

“Majesteleri, dallara ihtiyacım var.”

 

Enoch bana tekrar şaşkınca bir ifadeyle baktıktan sonra dalları getirmeye gitti.

Topladığı dalları sık bir şekilde çakılların üzerine yerleştirdim.

Daha sonra, hazırladığımız yerin rahatlığını arttırmak için bulabildiğimiz kadar yosun topladık.

Yosun kümeleri nemli ve kabarık bir yapıda olduklarından üzerinde yatmak için rahat bir zemin oluştururlar, ayrıca vahşi doğada tuvalet kağıdı olarak kullanılmaya da uygundurlar.

 

“Ayrıca buranın üzerini kaplamak için bir şeylere de ihtiyacım var…”

 

Kabarık yosunun üzerine koymak için biraz palmiye yaprağı toplamamızı önerecektim.

Ancak ben daha sözlerimi bitiremeden Enoch çoktan geniş yapraklar getirip yaptığım yatağın üzerine bırakmıştı.

Sonra devrilmiş kütüğü destek olarak kullanarak uzun, kalın bir ahşap sütun dikti ve üzerine yapraklardan birazını yerleştirdi. Yatağın üzerine eğimli bir çatı yapmıştı.

Makul bir yatak hazırlanmış gibi görünüyordu.

 

Beklenmedik bir şekilde ben ve Enoch oldukça iyi el ele vermiştik.

 

“Genç Leydi’nin yanında uyumak gibi bir arzum yok, yani mesafeni koru.”

 

Enoch’un sözleri üzerine ona yandan bir bakış attım.

 

“Aynı şeyi ben de söyleyebilirim. Ne yapacağını kim bilebilir?”

 

Şaşırmış gibi gözlerini bana dikti.

 

“Senin ne yapabileceğini mi demek istedin?”

 

“Hayır, Majesteleri’nin, demek istedim.”

 

Yüzsüzce söylediklerimde ısrar ettim.

 

Enoch memnuniyetsiz bir yüz takındı ama daha fazla zorlamadan ağzını kapadı. Değişimlerime ayak uyduramıyor gibiydi.

Ancak benim değişimlerimi düşünmeden önce çözülmesi gereken çok fazla sorun vardı.

 

Her neyse, Enoch yatakta bana yer açıp kütüğün dışına oturdu. Sevmediği birine böyle bir iyilik yapmak… Tam da beklendiği gibi, erkek kahramanımızın tutumu mükemmel.

Yatağa oturup batmakta olan güneşe baktıktan sonra ciddi bir ifadeyle tekrar Enoch’a döndüm.

 

“Ekselânsları.”

 

Enoch kafası karışmış bir şekilde yüzünü bana çevirdi.

 

“Susamadınız mı?”

 

Düz bir yüzle bana baktı. Omuz silkerek ayağa kalktım.

 

“Bir saniye bekle. Biraz hindistancevizi getireceğim.”

 

Hemen arkasında bir palmiye ağacı vardı.

 

‘Ağaçlara tırmanmakta iyiyimdir.’

 

Bir ağaçtan muz bile toplamaya çalıştım ki bu sadece gerçek uzmanların yapabileceği bir şeydir.

Tabii ki, yere düşmüş çürümemiş hindistancevizleri olsaydı daha iyi olurdu.

Ama ben fazla uzaklaşamadan Enoch inanmazlık dolu bir yüzle beni durdurdu.

 

“Nereye gidiyorsun? Burada kal.”

 

“Çok uzağa gitmiyorum, hemen şurada. Çünkü gerçekten susadım.”

 

“Sana inanmakta güçlük çekiyorum. Vakit bulduğun anda kaçmayı düşünmüyor musun?”

 

Söyleyebileceğim hiçbir şey yoktu.

 

“Sana söyledim. Genç Leydi hala şüpheli listemden tamamen çıkmadı, yani ben imparatorluğa dönene kadar yanımda kal.”

 

…garip bir şeyler vardı ama gene de kaçmaya çalışmadım.

Neden böyle bir tepki verdiğini anlamadığımdan değil, gene de sadece iç çektim.

 

Enoch endişeli bir yüzle bana baktı ve “Sadece bana meyvenin neye benzediğini tarif et. Gitmene gerek yok.” dedi.

 

İsteksizce ona hindistancevizinin neye benzediğini anlattım.

Açıklamamı dinledikten sonra uzaklaştı ve bir süre sonra elinde iki hindistancevizi ile geri geldi.

 

“Onları ağaca tırmanıp mı aldın?”

 

“Hayır, Genç Leydi’nin dediği gibi, bu meyveden yere düşmüş olan çok fazla vardı.”

 

Benden nefret ediyor olduğunu söyledi ama yapmasını istediğim her şeyi sadıkça yerine getirdi.

 

“Bu arada, bu meyvenin susuzlukla ne ilgisi var?”

 

“Bu, palmiye ağacında yetişen bir hindistancevizi meyvesi. İçindeki su, susuzluk gidermek için iyidir.” dedim hindistancevizine hafifçe vurarak.

 

Sonra, meyveyi ikiye yarmak için bir taş buldum.

Dizlerimin arasına sabitleyip kabuğuna taşla vurduğumda Enoch’un yan tarafta iç çektiğini duydum.

Meyveyi elimden alıp elleriyle bir anda ikiye böldü.

 

İlk defa birinin hindistancevizinin sert kabuğunu çıplak elleriyle ikiye ayırdığını görüyordum.

 

“Bekle! İçme onu!”

 

Enoch’un hindistancevizi suyunu içmesine engel olmayı başardım. Kafası karışmış halde bana baktı.

 

“Yere düşenler çürümüş ve böcekler tarafında kemirilmiş olabilir.”

 

Şaşkınlığına rağmen elindeki kabuğu bana uzattı.

Parmağımı suyun içine daldırıp dilimle hafifçe tadına baktım.

Daha önce denediğimdeki tada benziyordu.

 

“Tamam, şimdi içebilirsin.”

 

İkimiz de hindistancevizinin suyunu içtik.

Çok susamış olduğum için içindeki her damlayı nefes bile almadan içtim.

Elimdeki kabuğu yere bıraktım ve derin bir nefes aldım.

 

“Bu gecelik iyi durumda olmalıyız.”

 

“Düşündüğümden çok daha fazlasını biliyorsun.” dedi Enoch susuzluğunu giderdikten sonra rahatlamış bir yüz ifadesiyle. Sessiz bir omuz silkmeyle cevapladım.

 

Bir düşününce, orjinal hikayede Margaret ve Enoch susuzluk yüzünden zor zamanlar geçirmişti.

Kadın başrolle tanışmadan önce yağmur suyu içtiler veya birkaç gün çiy topladılar.

Ancak orjinal hikayenin aksine Enoch benim sayemde daha çabuk uyum sağlıyor. Ayrıca hayatımı kurt-canavarın ellerinden de kurtardım, tabii Enoch sayesinde.

 

‘Yardımlaşma dediğimiz şey bu mu?’

 

Bu düşünceyle birlikte kafamı kaldırdım. Gökyüzü bir anda soluk mora boyandı. Boş gözlerle yukarı, gökyüzüne baktım.

Hala ne olduğunu bilmiyorum.

Hâlâ hayatta mıyım ki? Bu gerçekten bir romanın içi mi?

 

“Genç Leydi gerçekten bambaşka bir insan olmuşa benziyor.

 

Bana bakan Enoch, uzunca bir süre sonra ilk defa ağzını açtı.

 

“Ben farklı bir insanım.”

 

Gerçeği söyledim fakat buna inanmadı. Hayır, neden? Farklı biri gibi göründüğümü ilk söyleyen sendin.

 

“Tabii ki Genç Leydi’nin durum analizine ve sorun çözümüne baktığımda benim tanıdığım Leydi Floné olup olmadığını merak ediyorum.”

 

Enoch’un açıklamaya ihtiyaç duyan bir ifadesi vardı ama benim açıklayacak hiçbir şeyim yoktu.

 

“Çok farklı davrandın. Böyle bir durumla karşı karşıya geldiğinde genelde bu kadar sakin bile değilsindir.”

 

Sözlerini onaylar bir biçimde başımı saladım. Ancak, bunu açıklayabileceğim bir yol da yoktu.

 

Orijinal Margaret Rose Floné, saygın bir dükün ailesinin kızıydı.

Tabii ki, daha önce sahile ayak bile basmamış olan Margaret’ın böyle bir durumda bu kadar ustaca hareket etmesi imkansızdı.

 

Ama bu bedeni ele geçirmeden önce, Margaret’tan tamamen farklı bir hayat yaşayan biriydim.

Bu doğru, hobisi zorlu şartlarda kamp yapmak olan bir kız izci eğitmen-kaptanıydım.

Eğitmen olduktan sonra, kamp malzemeleri satan bir firma için çalıştım. Ayrıca her tür açık hava sporundan zevk alırdım ve tropik bölgelerde seyahate çıkıp taşra deneyimi yaşadığım zamanlar oldu.

O zamanlar, bunun muhteşem bir hayat olduğunu düşünüyordum fakat şu anda ıssız bir adada hapsolmaktan fazlası değildi.

 

Yine de, belki hayatta kalma şansım ortalama bir insana göre daha fazla olabilir?

 

Bu tür deneyimlerin bu kadar yararlı olabileceği kimin aklına gelirdi ki?

Ama en büyük sorunum savaş gücümün sıfır olması, yani eğer bir canavar ya da vahşi bir hayvan ortaya çıkarsa, hemen ölürüm.

 

“İnsanlar olağanüstü koşullara maruz bırakıldıklarında değişme eğilimindedir.”

 

Değişmiş olan şeylere odaklandım ve bahaneler ürettim.

 

Margaret değilmişim gibi davranmak hiçbir zaman iyi bir seçenek değildi. Gönüllü olarak şüpheli kişi yerine geçmek gibiydi.

 

Enoch’u kaçıran veya bu durumu yaratan benmişim yanlış anlaşılmasına yol açabilirdi.

 

Enoch, ne dediğimi anlamadığını belirten bir ifade takındı.

 

“Eh, bu nadirdir.”

 

Sonra kısık bir sesle cevap verdi.

 

Ancak onun cevabından sonra bunun her türlü savaş alanında bulunmuş birine söylenmeyecek bir argüman olduğunu fark ettim.

 

Sonunda, söyleyecek hiçbir şeyim olmadan çenemi kapalı tuttum. Ve küçük, basit yatağıma uzanıp gökyüzüne baktım.

 

Ben boş gözlerle gökyüzünü izlerken Enoch bir anda, “O yaratık bir hayvan değildi. Canavara benzeyen bir aurası vardı.” dedi.

Hiçbir site ile ortak bir şey yapmıyoruz emek hırsızlarına prim vermeyin ve serilerimizi yalnızca orijinal sitemiz mangacim.com dan okuyun....

Etiketler: Novel oku Bölüm 3 ıssız adada, novel Bölüm 3 ıssız adada, read Bölüm 3 ıssız adada online, Bölüm 3 ıssız adada chapter, Bölüm 3 ıssız adada high quality, Bölüm 3 ıssız adada light novel, ,

Yorum